İlahi Aşkın Sesi Dergisi
Prof. Dr. Kubilay Kolukırık
div.icerikMain{ } div.y-icerik{ column-count: 2; column-rule: 2px solid #333; column-gap: 50px; } div.icerikMain > div > img{ margin:2rem 0; } div.y-icerik > p{ text-align: justify; line-height: 22px; } span.alinti{ font-style: italic; font-weight: bold; } div.icerikMain h3{ color:#0f663c; font-size: 26px; } @media (max-width:990px) { div.y-icerik{ column-count: 1; column-rule: none; column-gap: 0; } }

Anadoluda Bir Hakk Âşığı Gaziantep’li Davut ŞAHAN

Giriş

Mûsıkî, insanın doğasında var olan ve insan için vaz geçilmez öneme sahip olan beşerî bir san’attır. İnsanlar duygu ve düşüncelerini genellikle uyumlu seslerle ortaya koyma ihtiyacı içerisinde olmuşlardır. Kimi zaman ritimler eşliğinde kimi zaman ise ritimsiz bir şekilde oluşturdukları melodilerle hissiyatlarını ortaya koymuşlardır. İnsanların mûsıkî ile ifade ettikleri düşünceleri arasında “dinî duygu ve düşünceler” vaz geçilmez bir öneme sahip olmuştur. İşte bundan dolayı birçok Türk Din Mûsıkîsi formu oluşturulmuştur.

Türklerin bilinen en eski dini hayatında da mûsıkî önemli bir yer tutmuştur. İlk çağlardaki Türk topluluklarında, dinî kuralların öğretilmesi, öğütler verilmesi ibadetlerin ve dinî törenlerin yapılması sırasında, konuşulan dilin ahenginden yararlanmak için şiir, bu şiirlerin etkisini arttırmak için de mûsıkî kullanılırdı. Mûsıkî eşliğinde dinî törenler yapan ve yaptıran, ayrıca toplumda şifacılık, büyücülük, ruhçuluk gibi özel meşguliyetleri olan Kırgızlar’da baskı-bahşi, Oğuzlar’da ozan, Altaylılar’da kam, Yakutlar’da oyun ve Tunguzlar’da şaman adı verilen din adamları şiir ve mûsıkî bilen kimselerdi.1 Türkler İslâm ile müşerref olduktan sonra da sosyal yaşamlarında mûsıkîye gerekli önemi vermişlerdir. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Bilal-ı Habeşi’yi ezan okuma ile görevlendirmiş olmasının ve Kur’ân-ı Kerîm’in güzel sesle okunması hakkında tavsiyelerde bulunmuş olmasının Türk Din Mûsıkîsi geleneğinin oluşmasında etkili olduğunu söyleyebiliriz. Hz. Muhammed (s.a.s.) “Cenab-ı Hak; güzel sesiyle cehren ve teganni ile Kur’ân okuyan bir peygambere kulak verdiği gibi hiçbir şeye kulak vermemiştir.”2 hadisi ile de bu durumu özetlemektedir.

Ses ve nağme şüphe yok ki Allah’ın insana bahşetmiş olduğu lütuflarındandır. Bir tedavi aracı olarak kullanılmasından tutun da, duygu ve düşüncelerin ifade edildiği bir araç olmasına varıncaya kadar mûsıkî, insan hayatında yadsınamayacak bir yere ve öneme sahiptir. İnsanın şanından olan mûsıkînin hangi niyetle kullanıldığı önemlidir. Mûsıkînin de, sesin yaratıcısı ve gerçek sahibi adına, O’nun tefekkür edilmesi ve zikredilmesi niyetiyle kullanılması gerekmektedir. Bu noktada iyilik ve kötülüğün eşyanın doğasında olmadığını, kullanılış amacının iyiliği ya da kötülüğü belirlediğini söyleyebiliriz.Dinî ve millî duyguların dile getirilmesinde, kollektif heyecanın ifadesinde, sevgi, birlik, beraberlik, dayanışma ve hoşgörü gibi erdemli duyguların meydana gelmesinde mûsıkînin önemli bir fonksiyonu vardır.

Dinî mûsıkî, Hıristiyanlık’ta kilisede âyin esnasında orgla icrâ edilirken, İslâm toplumlarında câmilerde “sesle icrâ edilen vokal müzik” şeklinde tebarüz etmiştir. Toplumlarda dinî mûsıkî ya ibadetin kendisi veya ibadet esnasında insana şevk veren önemli bir araç olarak kullanılmaya devam etmektedir.

I-Davut ŞAHAN

1.1 Hayatı

1947 yılında Gaziantep’in “Körkün” köyünde doğdu. Dört yaşındayken Gaziantep’e geldi. Yedi yaşında Ahmet Çelebi İlkokulu’nda öğrenimine başladı. İki yıl burada öğrenim gördükten sonra İstiklâl İlkokulu’nda ilköğrenimini tamamladı. Çeşitli mesleklerde çıraklık yaptı. 1967 yılında Amasya, Samsun ve Ağrı 300 yataklı askeri hastanesinde askerlik yaptı.

Askerden sonra trikotaj mesleğinde atölye açtı ve bir müddet bu mesleğe devam etti. 1975 yılında bir yıl inşaat boyacılığı yaptıktan sonra 1976 yılında merkezi Gaziantep’te bulunan Güneydoğu Tarım Satış Kooperatifleri’nde çalışmaya başladı. 1999 yılında buradan emekli oldu. Halen Gaziantep’te yaşamaktadır.

Davut Şahan’ın tasavvufa merakı gençliğinden beri vardı. 1981 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde bulunan ve mübarek bir insan olan “Remziye Ana” ile tanıştı. Davut Şahan bu mübârek zât ile olan diyalogunu şu ifadelerle nakleder:6 “1981 yıllarıydı. Yaşlı ve mübârek bir kadınla tanıştım ve katıldığım sohbetlerinden fevkalâde müteessir oldum. Öyle sanıyorum ki aynı sohbeti başkalarından dinlemiş olsaydım bu kadar etkilenmezdim. Bu zâta çevresindekiler “Remziye Ana” diye hitap ediyorlardı. Elbistan’da yaşayan Mehmet Sayın Efendi’nin kızı olduğunu öğrendim. 1985 yılında vefat eden Remziye Ana, çok büyük bir velî idi. Gerek Elbistan’da gerek çevre il ve ilçelerde dolaşarak hayırlı etkinliklerde bulunur, ihvanlarını organize eder, onlara sohbet eder, Allah yolunda yürümeleri konusunda onlara rehberlik ederdi.

Mehmet Sayın Efendi, vefat etmeden önce vekâletini Remziye Ana’ya bırakmıştı. Kendisi bizleri kendi müridi değil de babasının müritleri olarak kabul ederdi. ‘Siz efendinin müritlerisiniz!’ derdi. Beni bu kutlu yolda rehberlik etmem ve bu yola hizmet etmem amacıyla Gaziantep ili için görevlendirmişti. Takriben yirmi yıl bu görevi sürdürdüm. Sohbetlerinin her biri hikmetlerle doluydu. Konuştuğu şeyler akabinde yaşanıyor, sanki olacak bazı şeyler hakkında bilgi veriyordu. Zaman zaman yatır ziyaretleri için geziye çıkardık. Bizimle bulunduğu zamanlar sık sık ondan zuhur eden kerametlere şahit olurduk. Bu durum bize artık olağan bir şey olarak geliyordu. Birkaç kez bulunduğu meclise nur indiğine şahit oldum. Benimle orada bulunan onlarca mürit de bu duruma şahit olmuştur. Remziye Ana çok mürüvvetli bir insandı. Bizlere ‘Biz bir kere selâm verdiğimiz kişiyi bir daha unutmayız. Gerek dünyada gerekse ahirette o bizimledir.’ derdi. Ben onun ilk kerametine daha ona ihvan olmadan önce şahit oldum. Bir gün beni yanına çağırarak gizlice ‘Bak oğlum falan işi yapmaya niyetlisin, sakın ola o haram işe girişme!’ dedi. Oysa niyetlendiğim işi benden ve Allah’tan başka kimse bilmiyordu. Bahis konusu tasarladığım iş, ticarî ama uygunsuz bir işti. Lüzum hâsıl oldukça bunun gibi ikazlarda bulunarak bana yol gösterirdi. Remziye Ana bizlere ahiret işlerinde rehberlik yaptığı gibi dünya işlerinde de yol gösterirdi.

Remziye Ana benimle tanışması hakkında ‘Oğlum Davut! Sen beni bulmadın, mânevî tavsiye üzerine ben seni buldum’ derdi. Onun her hali hikmetli ve sünnete uygundu. Vefatından iki yıl kadar önce, yine Gaziantep’te kendisinin sohbetindeydik. Hemen tüm ihvanlar oradaydı. Kendisine ‘Ana Allah geçinden versin ama senden sonra bize bir işaret ver. Senden sonra bize rehberlik edecek birisini işaret et’ dediler. O da ‘Benden sonra Davut’un peşini bırakmayın!’ dedi ve başka nasihatlerde bulundu. Remziye Ana bu anlattığım hadiseden iki yıl sonra vefat etti. Allah ona rahmet eylesin, mekânını cennet kılsın…”

Remziye Ana ile olan gönül bağını ve Tasavvufî tecrübelerini kısaca kendi ağzından naklettiğimiz Davut Şahan için Remziye Ana, hayatında çok derin izler bırakan bir Allah dostuydu. Bu zâtın babası olan öğretmen Mehmet Sayın Efendi Tasavvuf yolunda Hüseyin Hamavî dergâhından icazetliydi. Öğretmenlik yaptığı beldelerde aynı zamanda mürit yetiştirmiş ve aşikâr olarak birçok kerametleri görülmüş olan bir kişi idi. Böylesine mübarek bir babanın yanında yetişen Remziye Ana da kendisini babası gibi Tasavvufa adamış ve çok yüksek derecelere nail olmuştur. Babasının sağlığında velayete ulaşan Remziye Ana, babası Mehmet Efendi’nin vesayeti üzerine babasının vekâletini devralmış ve babasından gelen bu velayeti yukarıda da kısaca değinildiği gibi vefatından kısa bir süre önce Davut Şahan’a devretmiştir.

1.2. Bestekârlığı ve Eserleri

Gaziantep’li şair ve bestekâr Davut Şahan’ın Türk müziğinin şarkı, nefes ve ilâhî formlarından birçok bestesi bulunmaktadır. Bestekâr Türk müziğinin çeşitli formlarında bestelemiş olduğu eserlerinde hep kendi yazdığı güfteleri kullanmıştır. Bestelerinin müzikal karakterinde yaşadığı yer olan Gaziantep ve yöresi müzik kültürünün etkisi bütün çıplaklığıyla görünmektedir. Hayatında müzik eğitimi almamış olan bir bireyin Türk müziğinin birçok formunda ve makamında beste örnekleri vermiş olması ilgi çekici görünmektedir. Davut Şahan ve besteleri ile ilgili yalnızca Kubilay Kolukırık tarafından yapılmış bir çalışma 2011 yılında Grafiker Yayınevi tarafından basılmıştır. Ancak dinî Türk müziği ve dinî olmayan Türk müziği formlarında Davut Şahan’a ait besteler söz konusu kitap ve bu makaledeki eserlerle sınırlı değildir. Bu konuda daha kapsamlı bir çalışmanın yapılması gerekmektedir.

Öneriler

Günümüzde Türk Din Mûsıkîsi formlarının önemli kısmı unutulmaya yüz tutmuş ve bu alanda eser besteleyen bestekârlar azalmıştır. Eğitim fakülteleri, güzel sanatlar fakülteleri ve Türk müziği konservatuarları eğitim programlarında Türk Din Mûsıkîsi derslerinin yeterince yer almadığı bilinmektedir. Bu alanda derslere yeterince yer verilmeli, Türk Din Mûsıkîsi formlarını besteleyen bestekârlar ve eserleri hakkında akademik çalışmalar özendirilmeli ve teşvik edilmelidir.

Hayatı ve bestekârlığı hakkında bilgi vererek beş eserinin müzikal çözümlemelerini yaptığımız Davut Şahan ve eserleri hakkında daha kapsamlı bir akademik çalışma yapılmalıdır. Davut Şahan günümüzde güfte ve besteleri ile Türk Din Mûsıkîsi’ne kaynaklık eden nadir bestekârlardan biridir.

Türk Din Mûsıkîsi’ne önemli katkılar sunan san’atkârların şiirlerinin ve besteledikleri eserlerinin kayıt altına alınarak sonraki nesillere aktarılabilmesi önem taşımaktadır. Türkiye’nin diğer şehirlerinde yaşamış/yaşayan kişilerin, bu alanda yazdıkları şiirlerin ve besteledikleri eserlerin tespit edilerek, Türk Din Mûsıkîsi eğitim repertuarına kazandırılmasına yönelik akademik çalışmalar arttırılmalıdır.