İbadet niyetiyle camide kalmak
anlamında bir fıkıh terimi.
Müellif: Mehmet ŞENER
İ‘TİKÂF / فاكتعالا
İbadet niyetiyle camide kalmak anlamında bir fıkıh terimi.
Sözlükte “hapsetmek, alıkoymak; bir yere yerleşmek, oraya bağlanıp kalmak” anlamlarındaki akf kökünden türeyen itikâf, bu manaları yanında kişinin kendisini sıradan davranışlardan uzak tutmasını, fıkıh terimi olarak da ibadet amacıyla ve belirli bir şekilde camide kalmasını ifade eder. İtikâfa giren kimseye mu‘tekif veya âkif denir.
İtikâfın meşruiyeti Kur’an ve Sünnet ile sabittir. “Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz zaman kadınlara yaklaşmayın” (el-Bakara 2/187) mealindeki ayetle Hz. Âişe’nin, “Resûl-i Ekrem ramazanın son on gününde itikâfa girerdi. O bu âdetine vefatına kadar devam etmiştir. Sonra onun ardından hanımları itikâfa girmiştir” (Buhârî, “İʿtikâf”, 1; Müslim, “İʿtikâf”, 5) şeklindeki rivayeti bunun delillerini teşkil eder.
Allah’a tam bir teslimiyet içerisinde ibadet ve taatte bulunmak amacıyla zamanının belirli bir kısmını ayırması ve bu esnada meşru bile olsa her türlü nefsani ve şehevi arzulardan uzak durması kişinin manen olgunlaşması için önemli vesilelerden biridir.
Zorunlu ibadetlerin yanı sıra nafile ibadetler de bu konuda önem taşımakta, dinî duygu ve düşüncenin yoğun bir şekilde yaşandığı, mümkün olduğu ölçüde maddî ilgilerden uzaklaşarak yüce yaratıcıya yönelinen bir ortam insana derin bir manevi ufuk ve imkân sunmaktadır. Bu bakımdan itikâf yalnız İslam ümmetine has bir ibadet olmayıp vahiy geleneğine sahip hemen bütün dinlerde muhtelif şekillerde gerçekleştirilen köklü bir gelenektir; İslami öğreti içinde de Hz. İbrahim ve oğlu İsmail zamanından beri devam edegelen bir sünnet olarak bilinir. Nitekim, “İbrahim ve İsmail’e: Evimi onu ziyaret edenler, ibadet için orada kalanlar (âkifîn), rüku ve secde edenler için tertemiz tutun diye ahid -emir- verdik” (el-Bakara 2/125) meâlindeki âyet bir yönüyle buna işaret etmektedir.
Vacip, sünnet ve mendup (müstehap) olmak üzere üçe ayrılan itikâf çeşitleri arasında özellikle i‘tikâfı bozan şeylerle süre açısından bazı farklılıklar bulunmaktadır.
İtikâf fakihlerin çoğunluğuna göre sünnet, bazılarına göre ise menduptur. Sünnet olduğunu söyleyenlerin bir kısmı itikâfı her zaman müekked sünnet görürken diğerleri Resûl-i Ekrem’in uygulamasından hareketle ramazanda, özellikle de bu ayın son on gününde sünnet-i müekkede niteliği kazandığını belirtirler. Ayrıca Hanefî mezhebine göre itikâf sünnet-i kifâye grubunda yer aldığından bazı müminlerin bu ibadeti yerine getirmesiyle sünnet ihya edilmiş sayılır. İtikâf adanması halinde vacip olur.